31 Aralık 2014 Çarşamba

2014'e Elveda 2015'e Merhaba



Yeni yıla girmemize saatler kala tüm kırgınlıkları, hüzünleri, ayrılıkları, hayal kırıklıklarını, başarısızlıkları geride bırakıp yepyeni başlangıçlar, heyecanlar ve mutluluklarla bembeyaz bir sayfa açmayı diliyorum hayatımızda. Acısıyla tatlısıyla geçen bir yılı geride bırakıyoruz artık. Kimimiz için harika kimimiz için de kötü anılar bırakmış olabilir 2014.
Bana hayatımın 2. en güzel hediyesini, Minicik kuzum Duru Meleğimi verdi 2014.  Daha ne olsun! 



Gönlümüzden geçen tüm güzelliklere sahip olacağımız, millet olarak birlik beraberlik içinde, barışın tüm Dünya'ya hakim olduğu yepyeni bir yıl diliyorum. Yüce Allahım ailemizi, evlatlarımızı, tüm sevdiklerimizi, iyi ve güzel insanları, bebekleri, çocukları, tüm şifa bekleyen hastaları ve yaşlıları ve sahipsiz hayvanları, özellikle bu soğuk günlerde sokaklarda yaşayan evsiz insanları korusun. Herşey gönlümüzce olsun!
2015 Şimdiden Tüm Milletimize ve Dünya'ya Hayırlı Uğurlu Olsun İnşallah!

Mutlu Yıllar...


                          DUYGU

3 Aralık 2014 Çarşamba

İlk Veli Toplantımız

Her şeyin bir ilki varmış. Yıllarca okul sıralarında dirsek çürütüp "veli toplantısı" zamanı geldi mi afakanlar basan öğrenci Duygu nihayet günü geldi ve bir Veli olarak hem de ilk göz ağrısının velisi olarak yüreği pır pır gitti toplantıya. Bu sefer "Amanın o malum uğursuz gün geldi çattı!" diyerek değil; "Aman da aman  benim balım neler yaparmış,neler öğrenmiş?" diyerek karşıladım toplantı sabahını. Diğer veliler için de bu bir ilk miydi bilmiyorum ama bizim için öyle. Ondan belki de büyük bir şevk,merak ve heyecanla oturdum masanın başına. Sınıf öğretmeni Çiğdem Hanımla zaten diyaloğumuz vardı, her akşam okuldan almaya gittiğimde karşılaştıkça muhabbet eder, günün özetini konuşurduk ayak üstü. Okul müdiresi Suna Hanım da keza öyle. Bu sefer hep bahsi geçen branş öğretmenleriyle de tanışma ve durum değerlendirmesi yapma fırsatımız oldu. İngilizce, drama, dans/bale, müzik. Çocukların deyimiyle İngilizce öğretmeni Ayşegül Teacher, drama öğretmeni ise Oyun Abi! ;)

Henüz 4 yaşında olan bu miniklerin evden sonraki dünyaları işte burası. Arkadaşları,öğretmenleri,ilk sorumlulukları,belki ilk aşkları, ilk kıskançlıkları,ilk sosyal paylaşımları...

Bizim kızın en sevdiği ve başarı gösterdiği iki ders matematik ve dansmış öğretmeninin dediğine göre. Demek ki matematik konusunda babası ve dayısına çekmiş zira ben hiç bir dönem hazzetmedim matematikten. Oysa hayatın kendisi bir matematik değil mi, hesaplar dengeler üzerine kurulu. Bugün tamamen sözel becerilere dayalı dahi olsa hukuk fakültesi, reklamcılık, basın yayın gibi pek çok branş üniversite sınavında matematiksiz almıyor çünkü.

İngilizce'ye ilgisi büyük, evde durmadan "anne şunun İngilizce'si , bunun İngilizce'si ne?" diye dolanıyor peşimde. Bak işte okulda en sevdiğim ve başarılı olduğum derslerden birisi. Bu konuda bana çekmiş olmasını tercih ederim babası yerine. Zira babasının İngilizce bilgisi başlangıç seviyesinde "Hello,hi,thank you,bye" dan ibaret :-)

Bir kaç önemli ayrıntı var ki anlatmazsam olmaz. Mesela müzik dersi bir kaç şarkı öğrenip müsamerelerde söylemekten ibaret değil bu yaşlarda. Ritim duygusu bu çağlarda geliştiğinden şarkı söylemek kadar önemliymiş ve derslerde üzerinde durulan-öğrenilmesi gereken bir şeymiş. O yüzden bu yaşlarda eğer arzu ediliyor ve çocuk da özel bir ilgi gösteriyorsa vurmalı çalgılarla başlayabilirmiş müziğe. Halasının aldığı gitarı çalmayı öğrenebilmesi için 2-3 sene daha geçmesi gerekmiş yani. O yüzden gitarı vakti gelene dek tepelere kaldırdık ki telleri kopmasın, başına bir iş gelmesin, tek parça kalabilsin o güne kadar. Eee tabi başımızda ağrımasın gürültü kirliliğinden dimi ama? ;-)

Drama ve tiyatro birbirinden farklı şeylermiş Oyun Abi'nin dediğine göre. Arasındaki fark nedir diye sormayın, unuttum çünkü ☺️

Dans-Bale derslerinde ise çocuklar dans etmekten ziyade doğru duruşu öğreniyorlarmış mesela. Esneme hareketleri yapıyorlarmış çokça. Ve en heyecan verici olanı yıl sonu müsameresinde güzel bir gösteri sunacaklarmış bizlere minik kuzular.

Bizim inatçı keçinin yemeklerle arasında oluşan soğuk/serin ilişki serin/ılığa doğru yol alıyor. Ön yargıyla yaklaşıp tadına bile bakmadığı çorbalar, sebzeler şimdi yavaş yavaş yerini ucundan azıcık, 3 kaşık 5 kaşığa çevirdi. Bu da bir gelişme sonuçta, hem de Dila gibi aşırı yemek seçen bir çocuk için büyük bir gelişme! Öğretmeninin hatırı için tadıyor ve ardından bir sürprizle ödüllendiriliyor yemeğin sonunda. Sonra o sürprizlerde kalkacakmış yavaş yavaş. Ancak eve gelince aynı inat ve ön yargı ful istikrarla devam ediyor maalesef. Benim öğretmeni kadar hatırım yok sanırım ya da beni pekte kaale almıyor.

Geçenlerde okuldan almaya gittiğim bir gündü Dila'yı. Öğretmeni Dila'nın 10 kaşık çorba içtiğini söyledi yemekte. İkimizin de gözleri ışıl ışıl, büyük bir şeyi başarmış olmanın verdiği mutlulukla. Eve dönerken dedim ki Dila'ya "Biliyor musun baban da çok sever domates çorbasını. İstersen ben yapayım babanla birlikte yersiniz mis gibi"
Ne dese beğenirsiniz? :
"Iııımmm teşekkür ederim annecim ama sanırım bugünlük yeter!"
Şansını fazla zorlama diyor bana anlayacağınız. :)

Dersler bitip serbest zaman geldiğinde oturup uzuuun uzuuun kitap okumakmış bizimkinin en sevdiği. Okumak dediysem tamamen atmasyon, ama sanırsın gerçekten okuyor. Tek tek her sayfayı uzuuun uzuuun anlatıyor. Küçük Duygu! Ben de böyleymişim, annem derdi "herkes okuma yazma bildiğini sanırdı, yok atıyor okumuyor dediğimde şaşırır kalırlardı" diye. Bizimki de öyle; ünlemler, nidalar;bir görseniz dersiniz okuyor bu.

Toplantının sonunda sınıf öğretmeni Çiğdem Hanım her veliye çocukları hakkında aldığı küçük notları okudu. Dila'nın bizim hakkımızda söyledikleri ayna oldu gerçekten, hem güldüm hem üzüldüm hem bir durup düşündüm.

"Babam benimle oynamıyor,hep kızıyor. Annem benim arkamı topluyor çok yoruluyor,yemek yapıyor yoruluyor,Duru'ya bakıyor yoruluyor hep!"
Canım benim, o küçük kafasında bunları düşünmüş demek. Haksız da değil, gerçekten yoruluyorum. İkinci çocuk değil iki çocuk zormuş gerçekten. Her şeye yetişmeye çalıştıkça param parça olduğumu hissediyorum, bu da ruh halime ve dolaylı olarak Dila'ya yansıyor ister istemez. Ev işi, yemek, bebek, Dila'nın dersleri,etkinlikleri,oyunları derken geçiyor günler. Yine de küçücük bir bebeğe rağmen çocuğunu yakından takip eden okulla ve dersleriyle ilgili gerekli özeni fazlasıyla gösteren,ona vakit ayırıp aktivite ve oyunlarla vakit geçirten bir anne/veli olduğumun söylenmesi beni çok mutlu etti. Bunu içimde bilsem bile dışarıdan birinin hele hele öğretmeninin söylemesi beni fazlasıyla sevindirdi.

İlk Veli toplantımızdan tam puan alıp başarıyla geçtik ya daha ne olsun? Darısı diğer toplantılara istikrar ve heyecanla inşallah!


DUYGU

Bunlarda İlginizi Çekebilir

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...