9 Ağustos 2017 Çarşamba

Çocukla Tatil



Çocukla tatil mümkün mü? Ya da daha farklı sorayım: Çocukla tatil ebeveyn ve çocuklar açısından nasıl keyifli bir şekilde geçirilir? Zira bu sorunun yanıtı kafamda var ama imkanlar elvermiyor. Neden mi?
Çünkü çocukla daha tatile çıkmadan mayosuydu kremiydi şapkasıydı terliğiydi alışverişi başlar. Hele birden fazla çocuk söz konusuysa X2, X3 diyerek uzar gider. Üstüne bir de çocuğunuz küçükse; bezi,maması,biberonu liste uzar da uzar. Bir bakmışsınız bavulda size yer kalmamış. :) Gideceğiniz yere neyle giderseniz gidin yolculuk genelde hep kabustur. Biri çişim geldi diye kolunuzu çekiştirirken diğeri uykum geldi diye ağlar. Yolculuk boyunca size acınacak yada öfkeli gözlerle bakan insanların tacizine maruz kalırsınız bonus olarak. Çok gürültü yapmasınlar, ağlamasınlar diye yolculuk boyunca yapmadığınız maymunluk kalmaz. Mesela bizimkiler uçakta cam kenarı kavgasına tutuştular, ardından Duru kemer bağlatmamak için her türlü huysuzluğu yaptı hem kalkışta hem inişte. 4 kişi gittiğimiz tatilde 3 bavul, 1 sırt çantası, 1 puseti 2 çocukla nasıl taşıdık inanın ben de bilmiyorum. 
Hani "deniz keyfi" derler ya; tam bir eziyet oldu. Zira denizden döndükten sonra yıkanma faslımız en az 1,5-2 saat. Su ayarı yapamadığımız için kovayla su hazırladım, önce büyük olanı yıkamak gerekti çünkü asla beklemeye tahammülü yok. Yıkadıktan sonra parmak arasına kadar heryerini saçlar da dahil kurulamak gerek yoksa cinnet çıkartır küçük hanım. Sonra üzerine kıyafet ayarlama faslı var ki delirmemek işten değil. Sonra sıra küçüğe gelir; aynı fasılları bu sefer onun için yaşarım. Neyse ki onun ablası kadar ciddi boyutta takıntıları yok (henüz) 🙏🏻 Sıra bana geldiğinde şükrederim. Mayoları havluları yıka as derken ben perişan. 
Denizde ise ikisini birden idare etmek imkansız. İki yetişkin lazım ancak baş edebilmek için. Dila'nın kum ve ıslaklık takıntısı üzerine tuz biber ekti tatilin. Tamamen temizlenip kurulanmadan eve gitmemiz mümkün olmadı, çünkü hep çıngar çıkarttı. Zaten denize girdi mi çıkmak bilmez. Babaları bizimle gelemediği için tüm yük üzerimde, tüm nazları kaprisleri tabiki bana. Gezmeye gittiğimiz yerlerde ise kavga gürültüleriyle beni rezil edip gittiğimize pişman ettiler zaten. Yaklaşık 20 gün süren bir tatilin keyif aldığım zamanları yok denecek kadar az. Kısacası benim bu tatilden anladığım :
1-Çocukla tatile gidiyorsan yanında çocuklarla ilgilenecek yardımcın olacak yada anneanne/babaanneleri bu kutsal göreve çağıracaksın. 
2-Kimseyi bulamazsan çocuklara yönelik hizmet veren otelleri tercih edeceksin.
3- Yok kafamı dinleyeyim; azıcık romantik takılalım dersen çocukları güvendiğin büyüklerine bırakıp karı koca baş başa tatile gideceksin.
4-Ya da kırıp dizini evinde oturacaksın, tatil benim neyime diyeceksin!

Şimdi yaz tatilinin geri kalanını evimizde kavga dövüş, itiş kakış, çığlık kıyamet ve mutlu mesut geçiriyoruz. Şunun şurasında okulların açılmasına ne kaldı ki? 1 ay, 30 gün, 4 hafta, 720 saat... Allah'ım sen bana sabır ver 🙏🏻

DUYGU 




5 Haziran 2017 Pazartesi

Mini Mini Birler

Okulların kapanmasına sayılı günler kala neler yaşadık neler deneyimledik bir bakalım.


Okulun ilk günleri her öğrenci için zordur ama söz konusu okul hayatına yeni başlayacak mini mini birler ise bu çok daha zordur. Evden aileden ayrılma, yepyeni bir ortama uyum sağlamaya çalışma,yeni kurallara adapte olma,yeni yüzler-yeni öğretmen, anaokulunun eğlenceli ve oyunlu ortamından disiplin ve kurallarla dolu yeni bir ummana yelken açma...saymakla bitmez.


Bizim için en zoru servisti. Servis firmasının sistemi güzergahları şoför ve hostesleri düzene sokmasına kadar yaklaşık 1 hafta Dila ile beraber okula gittim geldim. Nerdeyse hergün şoför hostes güzergah değişti. Tam düzene girdi derken bu sefer de benim okuldaki varlığıma alışan kızım bensiz okula gitmek istemedi. Serviste kusma sorunumuz çıktı bir de hiç yoktan. Neyseki bu soruna ön koltuğa oturtup camı açarak çözüm bulabildik. Hala daha ön koltukta gidiyor; kusarım korkusuyla sabahları ağzına bir lokma atmadan gidiyor okula. Ne yaptıysam ikna edemedim. Belki zamanla düzene girer diye umut ediyorum.


Öğretmenimiz şansımıza deneyimli, idealist ve işini severek yapan bir kadın. Tatlı-sert yapısı sayesinde öğrencileriyle arasında güzel bir ilişki var. Dila'nın korku demeyelim ama çekinmesi içten içe hoşuma gitmiyor değil doğrusu. Evde yitirdiğimiz otorite boşluğunu okulda sağlamış olduk en azından. 😊

En büyük endişem zaten okuma-yazma bilerek gittiği için okuldan soğur mu düşüncesiydi. Çok şükür kızım beni bu konuda rahatlattı. Hatta bildiği halde harfleri bilmiyormuş gibi yeni baştan öğrendi. Bir kelimeyi yazması için söylediğimde "Anne biz o harfi daha öğrenmedik." yanıtını bile duydu bu kulaklar 🙉


İlk günden itibaren kurulan veli-öğretmen WhatsApp grubu sayesinde iletişimimiz daha sıkı oldu. En sevdiğim noktalardan birisi de yılda 4 veli toplantısı yapılmasıydı. Bu şekilde çocuklarımızın durumu hakkında daha fazla bilgiye sahip olup öğretmenimizle diyaloğumuzu geliştirme fırsatımız oldu. Anaokulunda 2 toplantı olurdu mesela ve biz öğretmenlerini sadece o toplantıda 1 saat görebilirdik. Veli-öğretmen görüşme günümüz var şimdi; ekstra görüşmek istediğimizde öğretmenden randevu alıp gidebiliyoruz ayrıca. Bunun dışında WhatsApptan'da aktif bir şekilde yazışarak haberleşebiliyoruz.

2 sınıf annemiz var; sınıfın ve çocukların ihtiyaçları için koşturan, öğretmenle sürekli iletişim halinde olan. Sınıf ihtiyaçları için para toplanması, öğretmene hediye alınması, sınıf ihtiyaçlarının temini ve daha bir sürü iş (sağolsunlar) onların omuzlarında. Öğretmenin MEB'in verdiği okul kitapları dışında onayladığı yardımcı kitaplar ve okuma kitapları oldu. Sene başından beri 2 yardımcı kitap setini bitirdik. Ayrıca öğretmen hergün çocuklara 1 hikaye kitabı veriyor akşam okumaları için dönüşümlü olarak. Sonra rastgele bir zamanda kitabı okuyan çocuklara sorular sorup anlatmalarını istiyor. Amaç kitap okuma alışkanlığı edinmeleri, okumayı pekiştirmeleri. Hatta kitap okuma alışkanlığı ailede başlar diyerek okulun düzenlediği "Veli Kitap Okuma Etkinliği"ne bende katıldım bu sene. (Sınavına giremedim o ayrı 🙈) Okulun belirlediği bir kitabı okuyup yazılı sınava giren veliler arasından en yüksek notu alan veliler, okul tarafından altınla ödüllendiriliyor.Kulağa ne kadar hoş geliyor değil mi? 😉


Sene başından beri okul gezileri, okul gecesi, 23 Nisan kutlaması, yıl sonu gösterisi, okul pikniği ve sosyal sorumluluk alanında pek çok aktivite yapıldı. Hatta bu yazıyı yazarken bizim minikler Hayvan Barınağına gidip oradaki sahipsiz hayvanları severek ayrıca barınağa aldığımız mamaları bağışlayarak çok güzel bir sosyal sorumluluğu gerçekleştiriyorlar bile. 👏🏻




İsteyen veliler çocuklarını ders saatleri bitiminde çocuk kulübüne (etüt) gönderebiliyorlar. Her gün 2 saat olan etütte seçtiğimiz branş dersleri dışında sınıf öğretmenleri de derslere iştirak ediyor. Dila ilk baştan beri etüde katılıyor kendi isteğiyle. Branş derslerimiz olan Dans ve Ritimde öğrendiklerini yılsonu gösterisinde bizlere izlettiler ve hepimizden koca bir alkışı hakettiler 👏🏻





Her sınıfta olduğu gibi sınıfın düzenini bozan, kurallarla başı dertte olan tipler var. Bizim sınıfta da bir kaç öğrenci de bu durumlar yaşandı. Ancak sene başındaki kadar çok değil artık, düzene girdiler epeyce. Zaten bu konu başlı başına ayrı ele alınıp anlatılacak kadar uzun. Ayrı bir postun konusu olsun.

Öğretmenimizin yaş gününde kendisine hoş bir sürpriz hazırladık 1/C velileri olarak. Haftasonu hep birlikte öğretmen evinde kahvaltı yaptık, muhabbet ettik, hatta çocuklarla Hababam Sınıfını gezdik. Pastamızı kesip hediyemizi verdik öğretmenimize. Okulda ilk yılımız işte böyle geçti. Bakalım seneye bizi neler bekliyor. Bu arada okulların tatile girecek olmasına az kalmışken endişe ve korkuyla bu 3 ayı (2 çocukla) nasıl geçireceğini kara kara düşünen bir ben değilim dimi? 🙈 





 DUYGU

20 Mayıs 2017 Cumartesi

7 Yaş Sendromu

2 yaş sendromunu atlattık çok şükür derken şimdi de 7 yaş sendromu çıktı! Bizim zamanımızda sendrom mu vardı sanki. Hele bi yaramazlık yap; annenin terliği mermi gibi patlardı alnında, inat etmeyi bilmezdik popomuza yediğimiz oklavalar yüzünden. Şimdi çocuğu ergeni hepsi bi atarlı,bi giderli, bi isyanlarda... Çağımızın hastalığı oldu; sendromlar. Hee bi de tükenmişlik sendromu vardı di mi? 😊 Meryem Uzerli sayesinde haberimiz olan, sonradan "meğer benim derdim usanmak bıkmak tükenmek değilmiş, tükenmişlik sendromuna yakalanmışım" diyerek kendinizi pek bi karizmatik hissettiren. 😉

Neyse konumuza dönelim. Bizim derdimiz 7 yaş sendromuydu di mi? Öncelikle nedir bu 7 yaş sendromu? Uzmanların açıklaması şu şekilde efendim:

''İkinci Bunalım Dönemi'' deniliyormuş bu döneme. 6,5 yaş ve 8 yaş aralığında görünse de biraz ileri, geri gidebilirmiş.(7,5-8,5 yaş civarı gibi). Bu dönemde çocuk sosyal benliğini keşfedermiş. ''Çocuk bu devrede sosyal bir varlık olarak toplum içerisindeki yerini alma krizi içerisindedir. İnsanın adaptasyonu için bu da önemli bir evredir. İkinci kriz dönemini, sosyal benliği keşfetme yıllarını ailenin iyi değerlendirmesi ve çocuğunu uygun yönlendirebilmesi gereklidir. İlkokul 1. sınıf öğretmenlerinin bu konuda önemli rolleri vardır.''

Bizim evde bu aralar tam bir kaos ortamı var. Benim dediğim olacak durumu hakim genelde. İstediği olmazsa iş sinir krizi noktasına kadar varıp tıkanıyor. Onun sinir krizi bizlere ve maalesef kardeşine de bulaşıyor. Korku dolu gözlerle izliyor bizim tartışmalarımızı yavrum. Üzerinden vakit geçip sakinleşince hatasını anlıyor ve özür diliyor lakin özrün bir önemi yok çünkü dil alışkanlığı gibi onunkisi sadece lafta özür, yine ilk fırsatta bildiğini okuyor. Bu inatlaşmalar takılıp kaldığı bir giysi yada ayakkabı yüzünden de olabiliyor; yediği ekmekten olmadığında da, sokakta birşey görüp istediğinde de...örnekler saymakla bitmez ama bizde sabır tükendi. Dila'nın okula gittiği andan dönüşüne dek evde sessizlik huzur hakim, geldiği 1. dakikada ise kardeşiyle kavga etmekle başlıyor mesaiye. Ben onlara durun yapmayın etmeyin demekten , ayırmaya çalışmaktan yoruldum. Yatma saatlerinin gelmesini dört gözle bekler oldum. 

Bu aralar dış görünüşüne fazla takmış durumda. Daha 6,5 yaşında haspam, dışarı çıkacağı vakit bir bakmışsın deli kız gibi takmış takıştırmış sürmüş sürüştürmüş, sanki boya küpüne düşmüş rujlar,allıklar,farlar,ojeler... Her kız çocuğu gibi yaptım bende, annemden gizli süründüm onun makyaj malzemelerini o yüzden bir heves geçer diye umut ediyorum. Ama bu inat Ve öfke krizleri ne olacak? Bazen kendimi çok çaresiz hissediyorum. Bu kriz anlarında kontrolümü kaybedip kötü söz Ve tepkiler gösterdiğim oldu maalesef. Sonrasında çok pişman oldum ama iş işten geçti; benim silahımla beni vurdu ardından; o kötü sözleri bana karşı kullandı. Hepimiz insanız, günahımızla sevabımızla doğrumuzla yanlışımızla. Ama çocuk söz konusu olunca 3 yanlış değil 1 yanlış bile doğruları götürebiliyor maalesef. En kötü tarafı da şu anda sadece seyirci olan ve bizleri kendine örnek alan 2,5 yaşında bir minik canavar daha var evde. Onun psikolojisini de düşünmek durumundayız. Küçüğün psikolojisi, büyüğün psikolojisi derken bizim psikolojimiz bitti anlayacağınız. Ergenliğe giden meşakkatli bir yol var önümüzde... Allah yardımcımız olsun.

Bir krizden daha ağlayarak ve kendimi çaresiz hissederek çıktığım bir gün okumaya başladım bu kitabı. 


Prof. Ross W. Greene'in Zor Çocukları Anlamak isimli kitabı. Kitabı daha bitiremedim ama bitecek inşallah. Çeşitli ailelerden örneklerle başlıyor kitaba, sonrasında sorunun kaynağına inip altında yatan nedeni ortadan kaldırmadıkça pislikleri halının altına süpürdüğümüzü anlatıyor; bunun için uygun dialoglar çözüm yolları sunuyor. Kitapta bahsi geçen bir ailenin 11 yaşında Jennifer isminde bir kızları var. Yüzlerce atağa katlanmak zorunda kalan aile (öyle ki daha 8 yaşındayken ailesinin arabasını tekmeleyerek camını kırmış!) sayısız doktora, terapiye, ilaç tedavisine, ödüllendirme/cezalandırma stratejelilerine rağmen çözümsüz ve çaresiz kalmışlar. Doktorlar kızlarına pek çok farklı tanı koymuş: karşıt olma-karşı gelme bozukluğu,iki kutuplu duygu durum bozukluğu ve aralıklı taşkınlık rahatsızlığı. Jennifer'ın annesi Debbie'nin anlattıkları adeta hislerime tercüman oldu:

"Çoğu insan bunun ne kadar küçük düşürücü olduğunu hayal bile edemez. Jennifer gibi bir çocuğu olmayanlar,bu şekilde yaşamanın ne anlama geldiğine dair en küçük bir ipucuna bile sahip değil. Bana inanın,çocuk sahibi olmayı hayal ettiğim zaman gözümün önüne getirdiğim şey bu değildi. Bu bir kabus. Jennifer çevresinde onu tanıyan kimse yokken kontrolünü kaybettiğinde yaşadığım utancı tahmin bile edemezsiniz. Onlara gidip; Bir çocuğum daha var ve o böyle davranmıyor demek istiyorum. Ben iyi bir anneyim! İnsanların "Ailesi çok etkisiz olmalı...Çocuğun iyice bir benzetilmesi gerekiyor " diye düşündüklerini biliyorum. İnanın bana herşeyi denedik. Ona nasıl yardım edebileceğimizi kimse söyleyemiyor. Kızımızdaki sorunun ne olduğunu kimse açıklayamıyor. Eskiden kibar,sabırlı ve sempatik bir insan olduğumu düşünürdüm. Ancak Jennifer asla yapabileceğimi düşünmediğim şekillerde davranmama neden oldu. Duygusal olarak tükendim. Bu şekilde yaşamaya devam edemem. Bunu söylemekten utanıyorum ama çoğu zaman kızımı sevmiyorum ve ailemize yaptığı şeylerden ise kesinlikle nefret ediyorum. Kesintisiz bir kriz halindeyiz."

Dünyanın bir ucunda benzer sorunları yaşayıp aynı duyguları hisseden başka anne-babalar da var;yalnız değilim. Kitaba göre öncelikli olarak çocuğunuzun gelişmemiş beceri ve çözülmemiş sorunlarını detaylı olarak tanımlamak gerekiyor. Bunun için bir form var yazarın kendi web sitesinde ancak İngilizce. Ben kitapta yer alan formun resmini paylaşıyorum:


Söz konusu sorunları çözmek için 3 yol var.

A Planı; sorunları yetişkinlerin isteklerinin dayatılmasıyla tek taraflı çözmeye yöneliktir.
B Planı ; sorunun iş birlikçi yaklaşımla çözülmesidir.
C Planı; çözülmemiş sorunu en azından şimdilik bir kenera bırakmaktır. 

Sorunları öncelik sırasına göre B ve C planına kaydırmak sizin tasarrufunuz. Hergün okuldan geldiği andan yatana kadar elinde Ipad abuk subuk videolar izliyor, ödevini yap demekten nefesim tükeniyordu. Sonuç mu? Hep kavga hep kriz! Şimdi 2 haftadır Ipad yok, uzunca bir sürede vermeyi düşünmüyorum. Ödev kısmını C planına attım şimdilik huzur istiyorum. Zaten okulda teneffüste yapıyormuş ödevini sonradan öğrendim.

Siz de buna benzer durumlar yaşıyorsanız ve çözüm bulamıyorsanız belki bu kitap size bir fikir verebilir. Çözüm önerilerinizi ve yorumlarınızı bekliyor ve herkese sendromsuz günler diliyorum. 🙏🏻😉

DUYGU


Bunlarda İlginizi Çekebilir

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...