31 Aralık 2011 Cumartesi



Yeni Yılın En Güzel Müjdeler, En Güzel Sürprizlerle Kapımızı Çalması ve Yeni Yılı Tüm Dünyaya Umut Saçan Gülücüklerle Karşılamamız Dileğiyle...MUTLU YILLAR!



 

21 Aralık 2011 Çarşamba

Dilosh'un kime benzediğini merak edenlere... Kızlar babaya çeker diye bir kural var sanırım...
Bir dolmamız eksik saçımızda :))

8 Aralık 2011 Perşembe

2 Ay Aradan Sonra Tekrar Merhaba! Macera Devam Ediyor! :)))

Uzun zamandır yazma fırsatı bulamamıştım Diloş'un bloguna. Öyle alakasız zırvalıklarla da blogumuzu kirletmek istemediğimiz ve sadece Diloş'a ait bir günce olmasını istememiz sebebiyle bugün yarın diye diye ertelemişim yazmayı, bir baktım ki neredeyse 2 ay oluyor.   :)
Bu kadar uzun zaman için de neler oldu neleeeeer tabi ki çok şey biriktirdik, nereden başlasak bilemiyorum ama...
İnsan hayatında 2 ayda neler neler olup biterken bebekler söz konusu olunca bu süre sanırım iki misli oluyor, çünkü öyle hızlı büyüyor ve her gün yeni bir şeyler yaparak bizleri şaşırtıyorlar ki bunu çocuğu olan herkesin gayet iyi anladığını ve hatta başlarını sallayarak bana onay verdiklerini görür gibi oluyorum.   ;)
Geçtiğimiz Pazartesi rutin kontrolü için Dila'yı hastaneye götürdük. Artık kızım büyüdüğünden doktor kontrollerimizin arası da uzamaya başladı tabi. 2 ay aradan sonra muayenesi yapıldı, çok şükür sağlığımız ve büyümemizin yerinde olduğuna karar verdi doktorumuz. Su çiçeği aşısını oldu kaşla göz arasında demek isterdim ama o kaşla göz arası bize epeeeey uzun geldi Diloş'un yeri göğü yıkan çığlıkları arasında. Neyse ki muayene öncesinde küçük arabalara bindirip hastanede biraz turlamıştık kızımla. :)  İçimdeki çocuk ölmemiş, resmen hortlamıştı sanki Dila'yı arabaya bindirip arkasından iterken. Sanki ben binmiştim de arabaya, Dila beni itiyor gibi eğlendim yani... :) Bir daha ki kontrolümüz 3 ay sonra yani 18. ayında olacak. 
Bu arada yeni bir şeyi daha fark ettim ki bu içimdeki hortlayan çocuk sanki  kendi oynayacakmış gibi kızına oyuncak seçiyor ve hatta kızı yerine kendi oynuyor. Barbi evleri için acayip sabırsızlanıyorum! :)) Geçenlerde TV'de reklamını görünce "alalım alalım,bunu Diloş'a alalım" diye tutturmam da ondandı sanırım. Sonrasında ne oldu : Dila yine her zaman ki gibi iki oynadı sıkıldı ve oyuncaklar müzesindeki yerini aldı zavallı düt düt!  :@ 
Bkz. Yıldızının parladığı günlerde Dila'yla çekilmiş resmi  :(





Heeee bir de arkadaşımın oğlu dünyalar tatlısı ve yakışıklısı Eymen abimiz geçenlerde ziyaretimize geldiğinde çıkartık düt dütü. İkisi de acaip eğlendiler ama sanırım bizimki daha çok Eymen abisinin arabaya gösterdiği tepkilere gülüp eğlendi. Bu arada çocukcağızı boyuna bakmadan habire sarıp sarmalaması da ayrı bir komediydi tabi. Sonunda ikisi birden hoooooop yerde :)
İzlemelisiniz.  ;)




Doktorumuz artık diş fırçası kullanmayı öğrenmeye başlamasını ve bunun en iyi yolunun da örnekleme olduğunu söyleyince ben de aldım elime diş fırçamı ve geçtim Dila'nın karşısına. Artık bir taraftan ben diş fırçalarken diğer taraftan "bu kadın da beni amma eğlendiriyor" diye düşünerek kızım da bana eşlik ediyor. Gerçi şu an onun ki diş fırçalamaktan ziyade diş kaşımak ve diş fırçasını sömürmek şeklinde ama olsun, böyle böyle öğrenecek işte! Bu arada tam 10 dişimiz var şu anda, 2 tanesi de yolda. Sanırım o yüzden metrekareye yarım litre salya düşmeye başladı yeniden :)))
Artık Türkçeyi epey ilerletti kızım, ama konuşma ve yazma düşük, anlama yüksek not aldı benden. :) Evet söylenenlerin hemen hemen çoğunu anlıyor, bir kaç kelime konuşuyor ve hatta bir kaç gündür sürekli elinde kalem önünde defter hababam yazıyor. Katip Dila zaten "Diş Buğdayı" partisinde de kalemi seçmişti fazla söze gerek yok. Gözleri, kulakları, burnu , ağzı da öğrendik. "Hani Diloş'un gözleri" dediğimde parmaklarıyla gözlerimi oyması, "hani burnun kulakların" deyince burnumu kulaklarımı çekiştirmesi olmasa daha iyi olacak ama...Sanırım beni kendisiyle özdeşleştiriyor :))
Diye diye sonunda nazar değdirdik galiba çünkü Dila artık yemek seçmeye başladı. O eski iştahlı günlerinden eser yok, yemek yedirmek bazen işkenceye dönüşüyor. Her şeyi eline alıp hissederek yemek istemesi yok mu? Tamam çok güzel kendi yemeyi öğrenmeli, bunu yapmak istemesi de gayet normal ama sulu yemekler söz konusu olunca Dila tanınmaz hale geliyor, yüzü gözü üstü başı yemek içinde...
Belki de en güzel öğrendiği ve yaptığı şey millete terlik giydirmek. Misafir mi geldi, Diloş iş başında. Hemen terlikler getirilir ve ters mers olsun itinayla ayaklara giydirilir. Akşam babasının gelme saatlerinde kapı çalınca koşa koşa kapıya gidiyor ve elinde terliklerle babasını karşılıyor kızım. Hatta babasının terliklerini de biliyor, öyle ilk bulduğunu alıp gelmiyor yani. Yorgun argın eve gelen babamız da bu misafirperverliğimizi görünce içi eriyor tabi... :))
Yalnız şu aralar beni deli eden bir huy da edindi. İstediği olmadığında hemen kendini yere atıp tepinmeye ve ağlamaya başlıyor. Gözde bir damla yaş yok , o ayrı... Hiç umursamıyorum, işime devam ediyorum, geçer diye umuyorum ama değişen bir şey yok hala. İkimizden biri pes edecek ama bakalım kim?
Şu aralar oyuncakları dışında her şeyle oynamak istiyor zaten. Mantıklı şeyler istese tamam diyeceğim ama öyle alakasız şeyleri kendine oyun yapıyor ki korkuyorum canı yanacak, kötü bir şey olacak diye. Mesela geçenlerde kendi kendine yemek masasına çıkmış, oturmuş orada nasıl mutlu bir şekilde çığlıklar atıyor. Nasılsa çıkmış ama inemez diye düşünürken ben , bir de baktım ki bizimki geri geri popoyu salıp aşağı indi sandalyenin üstüne, hoooop oradan da yere. Gözlerime inanamadım :@ Arkamı döndüğümde iş beceriyor. 

Sözünü ettiğim yaramazlıklarından sadece bir örnek.
Doktor diyor ki "hiç yalnız bırakmayacaksın, ya da işin varsa yanında mutlaka başka biri duracak" Güldüm ben de, "bu nasıl mümkün olacak, sabahtan akşama birlikteyiz ve çocuğumu yalnız büyütüyorum, arada annemler uğruyorlar ama günün her anı baş başayız sonuçta" dedim. O da bana güldü ve "o zaman yardımcı birisi olacak, çünkü yalnız bırakılmaya gelmezler" dedi. Ben de içimden "tabi sana göre dilekolay ama bizim buralarda kışın havalar çok soğuk oluyor" dedim. :@ 
Yani anlayacağınız ne yapacağımı şaşırmış durumdayım. Hem kızım adına üzülüyorum onun özgürlüğünü kısıtlamak zorunda kaldığım ve dört duvara mahkum ettiğim için hem de kendimi çok yalnız ve bazen çaresiz hissediyorum. "Desperate Housewives" misali... :(  Bu da bir süreç ve geçecek eninde sonunda değil mi???

Diloş on parmak klavye kullanıyor, o kadar hızlı ki siz ellerini böyle görüyorsunuz   :P
 İnternette biraz gezinelim dedik, epey de e-posta birikmiş yahu!!!
Böyle bir uyuma şekli var mı???





 Diloş , Pepe'yi seyrederken...  Aralarında nasıl bir bağ kurdular anlamadım ama benden çok sevdiğini düşünmeye başladım artık!    :((

24 Eylül 2011 Cumartesi

DİLA'nın Yatay Dünyadan Dikey Dünyaya Geçişi... :))


Birkaç aydır süren etüt çalışmaları sonucunda Diloş nihayet yürümeye karar verdi. Uzun zamandır kısa mesafeleri desteksiz yürüyerek gidiyordu zaten ancak uzun mesafelerde daha tam cesaretini kazanamadığı için etrafa tutunarak ya da vefalı dostu diz kapaklarının üzerinde gidiyordu. Dikey dünyaya merhaba dediği şu günlerde ise ayakta popo sallamak dahil her şeyi keyifle yapmaya başladı benim kızım. :)
Geçenlerde babaannesinin aldığı minik katlanabilir sandalyenin müdavimi oldu şimdilerde. Nereye gitse önden ittirerek alışveriş arabası tarzında yanında taşıyor. Hatta oyuncakları, biberonları, terlikleri ve daha bir sürü akla gelmeyecek ama eline geçirdiği şeyi sandalyesine koyup evin içinde geziye çıkmaya bayılıyor. Hele sandalyenin üzerine minibüs şoförü edasıyla kıvrılıp hafif yana doğru eğilerek kollarını sallandırması yok mu? Bir tesbihi eksik elinde işte o zaman! :))
Yalnız kızımın Nasreddin Hoca'nın eşeğe binmesi gibi sandalyeye tersten oturma adeti var. Sonra gönlüne göre poposunu çevirip istediği şekilde oturuyor. 
Konuşmaya gelince... Baba,Dede,Enne,Gel,Al,Ver. Heee bi de BINGA! Henüz ne anlama geldiğini çözebilmiş değiliz ama en çok kullandığı kelime olunca her halde iyi birşeydir diye yorumluyoruz. :) Bınga Bınga, Bagınga... :)))

Dün dedemiz sürpriz yapmış bize ve Playskool'un İlk Arabam'ı almış. Hem yürüteç hem de sonrasında bisiklet olarak kullanılabiliyor. Çok şeker bişey. 


Teşekkür ederiz dedecim. Gerçi Diloş onu daha çok kurcalayıp sonrasında bisiklet olarak kullanacak gibi gözüküyor. Neden mi? Aşağıdaki videodan anlayacaksınız.


Evet evet! Cennet kokulum artık YÜRÜYOR!!! :))

10 Eylül 2011 Cumartesi

Dila'nın Doğum Gününden...

Çok şükür meleğimin doğum gününü de kutladık. Daha nice yaşlarını görürüz inşallah tüm sevdiklerimizle. Diloşumun doğum günü için "Diş Buğdayı" partisindeki gibi pek bir hazırlık yapamadık. Doğum gününün bayrama ve dolayısıyla tatile gelmesi sebebiyle İstanbul sınırlarında kimsecikler kalmamıştı maalesef. Olsun biz yine de ailemiz ve yakınlarımızla küçük bir kutlama yaptık kendi aramızda. Seneye doğum günü bayrama gelmiyor çok şükür. O yüzden ilk doğum gününe gelemeyenlerin ikinci yaş gününe katılımları muhakkak beklenmektedir ve mazeret kabul edilmemektedir diyoruz.
Dila'nın doğum gününe gelen ya da arayıp kutlayan, tüm dost ve yakınlarımıza teşekkürler. Hediyeleri içinse ayrıca teşekkürü borç biliriz.

1 Eylül 2011 Perşembe

DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN MELEĞİM !!! İYİ Kİ DOĞDUN...

Daha dün gibi... Oysa 1 sene doluyor yarın. Benim dünyalar güzelim 1 yaşına basıyor.
Daha sen pek bir şeyin farkında değilsin belki ama bizim için öyle anlamlı bir gün ki...hayatımızın dönüm noktası...  
Geldin gönlümüzdeki boşluğu doldurdun, geldin evimizi şenlendirdin, geldin yüzümüzü güldürdün, geldin bize yaşamayı, dolu dolu yaşamayı, seninle yaşamayı, hayatı öğrettin, geldin günlerimizi renklendirdin , geldin başımızın tacı, gönlümüzün sultanı,derdimizin ilacı oldun, iyi ki geldin kızım. İyi ki doğdun!!!

Sen, hayatımın en güzel varlığı
Sen, yaşama azmim, gülen  yüzüm
Sen, yorgunluk kahvem, moral ilacım
Sen, ateş böceğim pırıl pırıl ışıldayan
Sen saka kuşum her daim cıvıldayan
Sen rengarenk, sen şefik, sen mis kokulu
Sen var ya sen, benim emsalsiz servetim
Sen rabbimin bana en büyük hediyesisin.
Sen kızım sen benim herşeyimsin...

Her gün bitiminde birşeyler öğreniyorsan
Ömrün sana vazgeçilmez dostlar kazandırıyorsa...
Sabaha gülerek açabiliyorsan gözlerini....
Büyüdüğüne üzülme...
Mutlak göçe bir adım daha yaklaşmışsan....
Olsun ne önemi var....
Geride kalacaklara
Baktıklarında gülümseyecekleri....
Seni sevgiyle yadedecekleri....
Bir tek fotoğraf bile bırakabilmişsen...
Büyüdüğüne üzülme...
Bırak günler sende iz bıraksın...
Bırak çizgilerin ve akların artsın...
Yeter ki yarın dünü aratmasın...
Büyüdüğüne üzülme...
Çünkü varsın....
İYİ Kİ DE VARSIN.....
DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN .....CANIM KIZIM....

SENİ ÇOOOOOK SEVİYORUZ!!!




30 Temmuz 2011 Cumartesi

1 Yaş'a 1 Ay Kala...

 Yeni oyun arkadaşım : KUTSAL DAMACANA :)


Şöyle bir baktım da 1ay olmuş nerdeyse en son yazımdan beri. Bundan şu sonucu çıkarabilir miyiz? : Bebeğiniz büyüdükçe sizin de hareket imkanınız ve kendinize ayıracağınız zamanınız azalıyor. Sizi bilmem ama bizim için durum tam manasıyla böyle. Hani hep sizden büyük çocuğu olan daha tecrübeli anneler derler ya " daha bunlar birşey değil biraz daha büyüsün o zaman işin zor". Kendi adıma ifrit olurum böyle yorumlara. "Sana ne kardeşim, ne felaket tellallığı yapıyorsun şimdi, o zaman geldiğinde düşünürüz elbet" diyesim gelir şöyle bir yutkunur sözcükleri geldikleri yere geri yollarım boğazımdan aşağı. Bunun sonu yok çünkü. Bebekken hele bir yürüsün o zaman daha zor dersin,yürüyünce hele bir kardeşi olsun bak o zaman gör'e döner bu sefer, sonra okula başlayınca daha bir zor oluyorlar, yok efendim ergenlik en tehlikeli zamanları demeler... bitmez bu evhamlar bu yakınmalar bitmez..evlense çoluğu çocuğu olsa dahi bitmez. O hep sizin küçük bebeğiniz, o hep yardıma muhtaç, o hep beceremeyen küçük yaramaz. Aslına bakarsanız ben bu yaşımda hala annemin küçük bebeğiyim ona göre. Şikayetçi miyim? Asla. Onun desteğini, varlığını yanımdaki duruşunu hissetmek bile bana huzur veriyor. Boşuna dememişler "Ana gibi yar olmaz" diye. ;)
Bu ay yerimizden pek kıpırdayamadığımız için malum sıcaklar da bastırmışken zaman çoğunlukla evde geçiyor. O yüzden çok fazla paylaşacağımız şey yaşayamadık maalesef. Hatta bu yaz bizim için de kurak geçti, neye elimizi atsak kuruttuk diyebiliriz :(  Yani ne yapmaya niyet ettiysek olmadı bir türlü, tatil planlarımız da sanırım başka bahara kaldı... :((
Bebeğiniz büyüdükçe onu evde sınırlar içerisinde tutmak da güçleşiyor. Mesela şu an bizim afacan bacaklarıma yapışmış beni taciz eder durumda, bilgisayar başına ne zaman geçsem aynı. O da haklı kendince. Sürekli onunla vakit geçirmemi oynamamı istiyor, hiç birşey yapmasam da göz mesafesinde olmalıyım arada bir kafasını çevirip benim varlığımı doğrulamalı.
Gezmeyi inanılmaz seviyoruz, fırsatını bulamasak da... Artık eni konu yürümeye başladık, ellerini bırakınca bir iki adım gidiyor ancak daha tam cesaretini toplayamadı küçüğüm. Koltuklara yataklara kendi başına tırmanıp kibarcık kibarcık inmelerine hasta oluyorum. Bizim kızımız çok sağlamcı :)
Artık hemen hemen her yemeği yiyoruz, mesela dün ıspanak yemeği yedi kızım bayıla bayıla..
Baba ve dedenin dışında nihayet sıra "ANNE"ye geldi.ama ANNE değil ENNE olarak :) buna da şükür canım. Yalnız nedense ENNE'yi sadece ağlarken ya da kızgınken söylüyor yoksa mutluyken varsa yoksa BABA ve DEDE. Anlamadım gitti, doğuran bakan büyüten kim? İşine gelince ENNE o kadar...  :)))
Bunların dışında annemin ısrar ve telkinleriyle biraz da benim çabalarımla öğrendiği başka şeyler de var: Gel Babası Geeel, Biiiiir Biiiiir, Aloooo, Baş Baaaaaş...   Ama kızımın bütün marifetlerini burada anlatırsam gelip görmeye bahaneniz olmaz. Yeter bu kadar canım? Gerisini gelip kendi gözlerinizle görün. Pişman olmayacaksınız benden söylemesi...   ;)

29 Haziran 2011 Çarşamba

AFACAN DİLOŞ İŞ BAŞINDA

Uzun zamandır fırsat bulup da bilgisayar başına geçemedim, iki üç satır birşey yazabilmek için küçük hanımın uyku saatlerini bekler oldum. Gün geçtikçe Dila ile ilgilenmek de daha zor ve yorucu hale geldi. Gün ne zaman başladı ne zaman bitti anlamıyorum. Onun hergün yeni bir hünerle yeni bir yaramazlıkla karşıma geçip gözlerinin içi gülerek kendini affettirmelerine alıştım artık. Bazen o kadar sinirlendiğim halde yüreğime bıraktığı o sıcacık gülüşü neye sinirlendiğimi ya da ne kadar yorgun olduğumu unutturuyor bana.
Diş Buğdayı partimizden sonra üst iki dişi de gelmeye başladı. Ne olduysa bundan sonra oldu zaten. Uslu uysal sakin dediğim kızım huy değiştirmeye hiperaktif afacanlara benzemeye başladı iyice.
İnsan hiç mi yorulmaz, hiç mi uykusu gelmez ; ben çözemedim nereden geldiğini bu kadar enerjinin.
Kaynağını bilsem gidip banyo yapıcam o enerji suyunda :)) Gündüz uykularımız yok denecek kadar az, gece uykularımızsa 3-5 nöbetleri şeklinde geçiyor.
Artık afacanlıkta seviye atlayıp birşeylere ulaşabilmek için nesneleri basamak olarak kullanmayı öğrendi küçük BAMBAM! Geçen gün çatal bıçak takımının küçük ahşap sandığına tırmanıp yanında duran büfenin üzerindekileri aşağı indirdi. Dün de duvardaki topraklı prizden fişi çekip ağzına sokmuş halde buldum sıpayı. Giderek tehlikenin boyutlarını geliştirmeye başladı anlayacağınız. Oyuncaklar dışında herşeyle oynuyor, mesela terlikler, halılar...ne bulsa ağzında zaten. Son zamanlarda bana düşkünlüğü hat safhada, benden başka kimseye gitmek istemiyor. Benim küçük gölgem gibi sürekli peşimde. En çok sevdiği şeyse topladığım saçlarımı tutam tutam çıkarıp çekmek. Bazen çok huysuzlandığında mutfakta yanıma alıyorum ama pişman ediyor beni, bütün çekmeceler aşağıda, bütün dolapların içinde. En kısa zamanda çocuk güvenlik kitlerinden edinmek istiyorum ben de. Başka türlü olmayacak! Ben bir taneye yetemezken Allah iki-üç çocuklu olanlara sabır ve enerji versin diyorum...
Bu yaz meleğimi denize sokmak istiyorum, güneş görsün, kumlarla oynasın istiyorum. Ama Dila başlı başına bir uğraş ve dediğim gibi onun peşinde onun ihtiyaçlarını karşılamakla uğraşırken ne kadar tatil yapılır ya da yapılır mı işte o tam bir muamma. En mantıklısı büyüklerle birlikte bir tatile gitmek sanırım,biri bebekle uğraşırken diğeri denize girsin dönüşümlü olarak. Bebeğiyle tatile gidenleriniz var mı? Varsa neler yaptınız, yalnız mıydınız,baş edebildiniz mi? Her türlü öneriye açığız ve yorumlarınızı bekliyoruz....  ;))

12 Haziran 2011 Pazar

Diloş'un Diş Buğdayı

Ancak fırsat bulup bilgisayar karşısına geçtim, 1 hafta oldu aslında "Diş Buğdayı"mızı yapalı...
Tabii bir de ön hazırlık bölümü var ki o da 1 hafta sürdü, nihayetinde gönlümüze göre yaptık herşeyimizi çok şükür!
"Diş Buğdayı" için diş şeklinde kurabiyeler ve şekerler yapmak istemiştim gelen misafirlerimize hatıra olarak vermek için. Bu nedenle önceden hepsini en ince detayına kadar araştırıp alışverişimizi yaptık ve çok yorulsak da şekerlerimizi ve kurabiyelerimizi alnımızın akıyla yaptık anneannemizle birlikte.
İlgilenen olursa hepsinin adresi ve hazırlanışı hakkında detaylı bilgi veririm bilahare ;) Çünkü ben de çok zorlanmıştım, sağolsun bu konuda tecrübeli olan arkadaşlarım sayesinde herşeyi şipşak hallettik :)

İşte kendi ellerimizle hazırladığımız şekerler


Bunlar da kurabiyelerimiz

Şekerleri ve kurabiyeleri koymak için hazırladığımız karton poşetler
Diloş'a babasından mis kokulu çiçekler ve harika bir pasta geldi, tadı da görüntüsü kadar harikaydı! Teşekkür ederiz BABACIK!!!

 Bu arada Diloş'u unutmayan biri daha vardı ki söylemeden geçemeyiz : Yine yeteneğini konuşturmuş ve Diloş'a çooook şeker kurabiyeler hazırlamış o da elleriyle. YENGECİM çooook teşekkür ederiz,bitanesin.
Bu Diş Buğdayı size biraz tuzluya geldi ama neyse...Kurabiyeler ve aldığı cici elbise yetmezmiş gibi Diş Buğdayı'nın içindeki parayı da bulunca piyango YENGEmize vurdu da...  :)))
Bu da onun hazırladığı cici kurabiyeler, yemeğe kıyamıyor insan!
Diloş "Diş Buğdayımız" için çooooook uzaklardan gelen Yengesi ve Dayısıyla... :P

Meleğime meslek seçme ritüelini de yaptık tabiki. Bilin bakalım hangisini seçti??? 
KALEM
Bu durumda ne olacak şimdi? Kalemsiz iş yok ki zaten, bilgisayar gibi... Gerçi genel kanı Öğretmen olacağı yönündeydi, benim de temennim bu aslında; bir bayan için kesinlikle en ideal meslek bence de. Tabi karar onun, bize söz düşmez!!! :S
Mesleğimizi seçerken :))))

Bizi bu güzel günümüzde yalnız bırakmayan, emeklerini ve desteklerini esirgemeyen başta annem ve canım Elifem olmak üzere tüm herkese çoooook teşekkürler. Elinize, ağzınıza, yüreğinize sağlık. İyi ki varsınız...

26 Mayıs 2011 Perşembe

DİŞ BUĞDAYI

Bu hafta sonu yine malum AÖF sınavları var. Ders çalışayım diye 1 haftadır annemler Diloş'u sabah alıp akşam bırakıyorlar sağolsunlar. Ben de evde ders çalışmaya çalışıyorum. Nasılsa anlamıyorum bari çıkan soruları çalışıp ezberleyeyim dedim bu sefer, inşallah bir işe yarar bakalım...
Bu arada haftaya kısmetse kızımın "DİŞ BUĞDAYI"nı yapıyoruz. Hazırladığım davetiye aşağıda.


Eni konu "Diş Buğdayı" nedir yani dediğinizi duyar gibiyim. Ben de öyle diyordum ta ki internette biraz araştırma yapana dek. Meğer ne adetler, ritüeller, detaylar varmış benim bilmediğim.
Şekerleri ve kurabiyeleri evde kendim hazırlamak istedim, ama ne yalan söyleyeyim hala bir hazırlık yapamadım şu sınavlar sebebiyle. Umarım bir aksilik çıkmadan hallederiz bu seramoniyi de... ;)
Bitmiş hallerini de buradan yayınlamak nasip olur inşallah! Bebişlerine yakın zamanda "DİŞ BUĞDAYI" yapan arkadaşlarımın önerileri ve fikirlerine ihtiyacım olacak.
Ayrıca uzun zamandır üyesi olduğum ve güvenle alıveriş yaptığım bir Anne-Bebek Alışveriş sitesinin (UNNADO) linkini de buradan sizlerle paylaşmak istedim. Davetle üye olunduğundan aşağıdaki linke tıkladığınızda benim davetimle siteye üyeliğinizi yapabileceksiniz.
İyi Alışverişler ve Mutlu Günler....


14 Mayıs 2011 Cumartesi

İlk Diş ve İlkbahar-Yaz 2011 :-)



Bütün mağazaların vitrinlerinde sezon çoktan açıldı açılmasına ama gerçek farklı. Baharı bekleyen kumrular gibi dört gözle bekliyoruz artık havaların ısınmasını. :)
Tabii bu arada boş durmuyoruz ; dolabımızda da yeni sezon için hazırlıklarımızı yapmaya devam...
Trabzon ziyaretimizden ellerimiz kollarımız dolu döndük, hediyelerimiz birbirinden güzeldi. Herkese ayrı ayrı teşekkür ediyoruz tekrar, çok sağolun ;)
Cicilerimizi paylaşmadan önce önemli bir gelişmeyi duyurmadan geçmek istemedim. Nihayet, hele şükür, sonunda miniğimin ilk dişi göründü iki gün önce. Şimdilik miniminnacık bir pirinç tanesi ama olsun :) Bununla birlikte maalesef son bir kaç gündür epey tatsız Diloş'um, eskisi kadar keyifli değil sanırım dişinin yüzünden. İştahı azaldı , huysuzlanmaya hatta sinirlendiğinde saç baş yolmaya başladı. Hoş bu ara siniri burnunda ya dişindendir diye ses etmiyoruz, dur bakalım :P umarım huy edinmez de...
Meleğim için diş buğdayı yapmak istiyorum ben de ama önce bir dişleri çıkarsın da iyice, şimdilik beklemedeyiz.

Nerdeyse unutuyordum; kızımla ilk anneler günümü ve doğum günümü peş peşe kutladık. Bundan daha güzel daha heyecan verici birşey olamazdı herhalde benim gibi çiçeği burnunda bir anne için. İlk kez anneliğin o eşsiz duygusunu bana tattırdığı ve beni yeniden baştan aşağı bambaşka bir DUYGU yaptığı için canım kızıma ömrüm boyunca minnettar olacağım. SENİ ÇOK SEVİYORUM GÜZELLER GÜZELİM. Hiç bir zaman söylemekten vazgeçmeyeceğim ; İyi ki doğmuşum ve iyi ki seni doğurmuşum!!!

Gelelim cicilereeeeee........

 Babaannemiz aşağıdaki takımı aldı , daha sezon açılmadan dayanamayıp giydik bile içine uzun kollu body ve külotlu çorap giyerek...Çooook teşekkürler babaannecim...


 Sevil halamın hediyesi aşağıdaki cici takım, tekrar teşekkürler halacım ;)
 Bu takım da İrem ablamızdan hediye, bir an önce giymek için sabırsızlanıyoruz, teşekkürler İrem ablacım :)
 Bu da Ebru ablamızın hediyesi çok cici bir deniz atı. Meleğim tatlı melodiler eşliğinde bu denizatıyla uykuya dalıyor artık.
 Canım babacım görünce dayanamamış almış bu yağmurluğu bana. Anlayacağınız TS'li oldum ben de hiç kaçış yok :S

 Dedem de aşağıdaki takımı almış bana, daha giyemedim biraz büyük ama giyer giymez resmimi yollayacak annem söz verdi bana. Çooook teşekkürler dedecim :)

Bunlarda İlginizi Çekebilir

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...