Dünyaya senden ve sevdiğinden bir CAN getirmek elbette tarif edilemez güzellikte bir duygu. İnsanın yaradılışı gereği DNA'sı üremeye programlı, biyolojik saat "Tik, Tak, Tik, Tak" ettikçe üreme iç güdüsü de tavan yapıyor haliyle. Kariyerini önceliklerinde ilk sırada tutan bir kadın zaman ilerledikçe içgüdülerine yeniliyor ve önce çocuğuna BABA olacak doğru erkeği bulmanın sonrasında da ANNE olmanın hayallerini kuruyor. Elbette bunun tam tersi örnekleri de vardır , sadece bu durum ülkemizde kadınların yaşadığı duygusal handikaplara bir örnek. Erkeklerde de buna benzer durumları görüyoruz elbette ama erkeğin kimyası ile kadının ki birbirinden farklı; dolayısıyla aynı durumlara birbirinden farklı tepkiler göstermemiz de gayet normal.
Bardağın dolu tarafını mı boş tarafını mı görmek istediğinize göre değişiyor hayatınızın yönü. Zaman zaman dolu ve boş birbirine karışıyor; mutluluk beklerken mutsuzlukla baş başa kalabiliyoruz. "Çocukta yaparım kariyer de..." sözü biraz ütopik bir düşünce bana göre. Zira hem iş hayatı, hem ev hayatı, hem anneliği layığıyla yerine getirebilen varsa "Süpergirl", "Zeyna" ya da "She-ra" yla aynıdır gözümde.
Anne olduktan sonra uykusuz gecelerimin sadece bir kaç ay süreceğini sonrasında bebeğimin uykusunun düzene gireceğini düşünmekle yanıldım mesela. Sonra en zor zamanlarının yeni doğduğu zamanlar olduğunu düşünmekte hataymış. Yaşadıkça anlıyor insan, çocuğuyla büyüyor öğreniyor. Benim kızım şu an 2 yaş sendromunun bütün evrelerini üzerimizde uygulayan bir küçük canavar. Ve şimdi sorsalar en zor zamanı bu zaman derim, çünkü bugünü ve yaşadıklarımı biliyorum. Demek istediğim zaman geçtikçe bir şeyler rayına girerken başka bir şeyler de raydan çıkıveriyor. Çocuğunuzun bir sorununu aşarken yeni bir sorunla yüz yüze geliyorsunuz ve bu hiç bitmiyor, bitmeyecek. En basit örneği dün akşam kızımın üzerine giydirmeye çalıştığımız bir çorap yüzünden bizimle inatlaşması ve neticesinde 1 saati geçen öfke nöbeti ve beraberinde gelen ağlama kriziydi. Bunun gibi daha pek çok örnek verebilirim. Bu deli çağlarındaki afacanlarla misafirliğe gitmekte akıl işi değil. Ben bugüne dek oturup keyifle bir bardak çay içmiş ya da iki çift muhabbet edebilmiş değilim. Peşinde koşmaktan, etrafa attıklarını toplamaktan, ev sahibinin evine-eşyalarına zarar gelmesin diye havada uçup karada kaçmaktan pek bir şey yapmaya zaman kalmıyor zaten. Bu yüzden öyle sakin sessiz oturan, evde çocuk var mı yok mu anlayamadığım durumlarla karşılaşınca kıskanmıyor değilim hani. Sokağa çıkmak desen ayrı bir işkence. Hadi bir saflık yaptın da çıktın diyelim, geri döndürebilene aşk olsun! Daha 2 yaşında bile değil ama sanırsın milli güreşçi, neredeyse beni tuş edecek, o denli gücüm yetmiyor! O yüzden evim güzel evim diyorum hep, çünkü her türlü öfke nöbetini, krizini, huysuzluklarını daha rahat karşılayabiliyorum evdeyken.
Bunları anlatmamın sebebine gelince; herkes anne-baba olabilir elbette. Ama asıl annelik doğurunca değil doğurduktan sonra başlıyor. Başa gelmeyince anlamıyor insan anneliğin sadece toz pembe olmadığını. Arada grilerde var, siyahlarda, yeşillerde...rengarenk bir duygu annelik. Sizi hıçkıra hıçkıra ağlatırken katıla katıla güldüren bir duygu. Sabrınızın sınırlarını öğrendiğiniz, size her gün yeni bir şey öğreten uzun soluklu bir maraton. Günlerce belki haftalarca eve kapanıp dış dünyayla iletişimi kestiğiniz, sosyal çevrenizin bazen tamamen yavrunuzdan ibaret olduğu, ondan başka bir uğraşa-hobiye izin vermeyecek kadar bencil bir duygu belkide.
O yüzden iş hayatını, sosyal hayatını, ailesini, arkadaşlarını, eşini, çocuğunu hep beraber sorunsuz şekilde götürebilen ve aynı zamanda kendine vakit ayırabilen kadını ben ayakta alkışlarım! Zira ben başaramadım. Sadece anneliği layıkıyla yerine getirebilsem başka şey istemem zaten!
Her şeye rağmen artısıyla eksisiyle sevinciyle hüznüyle en mutsuz anımda bile olsam kızımın gözlerimin içine gülen gözlerle bakıp "ANNE" demesi...işte bu her şeye, çekilen tüm sıkıntılara, tüm zorluklara değer! İyi ki "ANNE" olmuşum. Allah gönülden isteyen ve tüm sorumluluğunu kabullenecek herkese bu güzel duyguyu nasip etsin!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder